7 Kasım 2008 Cuma

Esaret..

Esaret: Başka bir şeye bağımlı, özgürlüğü sınırlanmış olma, kendi insiyatifiyle hareket edememe durumu
Ve bir söz : "Cesaretin bittiği yerde, esaret başlar.."

Montessori'nin görüşleri içerisinde, beni en çok etkileyen kısım hep özgürlük ile ilgili olan görüşleri. Zaten işin özü de bu sanırım. Çocuğun her konuda özgür olması. Bu özgürlüğün içinde de kendini bulması. Bizim de, bir işbirlikçi, bir yardımcı, bir refakatçi, bir yol arkadaşından, ya da olsa olsa bir "yardımcı"dan öteye gitmememiz gerektiği.

Ne diyor peki Montessori:
"Bağımsız olmadan özgür olunamaz" (No one can be free unless he is independent-The Montessori Method)
Öncelikle, bağımlı olmaması gerekiyor yani. Bizden bağımsız hareket edebiliyor, bizden bağımsız ihtiyaçlarını giderebiliyor, bizden bağımsız düşünebiliyor ve karar verebiliyor olması..
Peki nasıl olacak bu?
2 şekilde: Birincisi, çevre buna uygun olacak. İkincisi, çocuk buna uygun olacak. Örneğin, eğer oyuncaklarına ulaşamazsa, nasıl ne oynayacağına karar verebilir? Ya da, oyuncakları, algılayamayacağı şekilde karmakarışık duruyorsa. Eğer kıyafetlerine ulaşamıyorsa nasıl giyinebilir? Lavaboya ulaşamazsa nasıl ellerini yıkayabilir? Bizden yardım alarak değil mi? Neden ellerini yıkamak için yardımımıza ihtiyacı olsun ki?
Ya da kendi başına yemek yemek. Kendi başına su içmek. Bunlar en temel ihtiyaçları, hazır olduklarında bunları kendi kendilerine yapabiliyor olmaları gerekmez mi? Ve bizim de zamanında hazır olmaları için onlara yardımcı olmamız..
"Çocuğunun kaşığı tutması, kaşıkla ağzını bulması ya da en azından kendisi yemek yerken onun izlemesi ve ne yaptığını görmesi için hiçbir çaba sarfetmeden onu besleyen anne, iyi bir anne değildir"(The mother who feeds her child without making the least effort to teach him to hold the
spoon for himself and to try to find his mouth with it, and who does not at least eat
herself, inviting the child to look and see how she does it, is not a good mother.-The Montessori Method)

Hiç yorum yok: